Tarihi hissettmek*

Bazı şehirler gökyüzü sakinlerinin bakışlarını cezbedemezler, bu ise o şehirleri hissizleştirir, soğutur ve de loşlaştırır. O yerlerde duygular rengini yitirir. Acılara alışılır. Yeşile bakınca içi gitmez insanın. Bir tezgâhtar aşağılandığında umursanmaz; birileri dövüldüğünde perdeler çekilir; bu kavgayı izleme cesaretini kendinde bulanlar ise zevkle yerlerine kurulurlar. Selamlaşmalar da azalır. Yere düşen birisine el verenler yok olmaya yüz tutarlar.

Ya da daha uzaktan karışmak istersiniz bu keşmekeşe. Edebinizle bağırmak; sesinizdeki isyanla, frekansla dur demek istersiniz. Ama bu şehirlerde bu dahi yoktur. Haydutlar sokakları mesken tutar, eşkıyalar yanı başımıza yerleşiverirler. Gammazlık gözde bir karakter oluverir.

İçte saklanan; bir an sonra, bir zaman ardından boy vermesini, patlamasını beklediğimiz ‘buğzlar’, ‘ah’ lar, ‘niye’ ler nerede diye bekleriz. Bir umuttur bu: Her gün ufka bakan gözcü gibi, her saat gardiyan sesini bekleyen mahkûm gibi, her dakika ölümü bekleyen hasta gibi, her saniye sonunu gören idamlık gibi.

Ama olmadı.

Bu anlatılanların, belki yapmacık olduğunu düşüneceksiniz. Belki de duygudan yoksun olduğunu. Haklı olabilirsiniz.

Ancak, bu anlatılanlarda daha yalın bir gerçeklik var: Tarihi hissediyoruz.

Bazen nefretle, kimi zaman hayranlıkla ama çokça merakla okuduğumuz, ardından sitem ettiğimiz, övündüğümüz bu tarihin her an yanı başımızda olduğunu görmek, onunla kahvaltı etmek, onunla kavga etmek, onunla sevinmek…

Bu yalın gerçekliği yakından tanıyoruz. Doğumunu, büyümesini, ölümünü biliyoruz. Hatalarını, doğrularını, yanlışlarını tanıyoruz.

Ama nedense yanımızda olduğu vakitler onun süsüne, çatallı diline, ziynetine; kırmızılı, morlu elbiselerine kanıveriyoruz. Defol hayatımdan diyemiyoruz. Yanlış yaptın, yanlış yapmıştın, yanlış yapacaksın diye haykıramıyoruz. Cazip tekliflerine ortak olup, iş ortaklığına devam ediyoruz.

Bu işin sonu her daim aynı olacak. Allah bir dünya yarattı. Allah bir insan yarattı. Ama bizler hüsranı seçtik.

Evet, belki de tarih dediğimiz şey şeytanın ta kendisidir.

Hayır, tarih dediğimiz şey insanın kendisidir.

*Yazan: A. Yığılı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s